sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER
HABER BAŞLIKLARI
ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KALDIRILMALI MI? 2

Değerli Ziyaretçiler, Anayasa taslağı çalışmaları sebebiyle "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, yargı birliğine gidilmelidir" yönünde çeşitli fikirler ortaya konulmaktadır.  Kamuoyunda yer alan konuya ilişkin tartışmaları ve düşünce belirten yazıları sizlerle paylaşmak amacıyla ilkini evvelce yayınladığımız, "ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KALDIRILMALI MI? 1" başlıklı yazımızın 2 incisine burada yer veriyoruz. Bu konuda ayrıntılı bilgi için, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından çıkarılan AYİM. Dergisinin 27 inci sayısında yer alan AYİM. 3.D. Rapörtörü Hv.Hak.Yb Hakan Abban’ın hazırladığı “AİHM içtihatları ışığında askeri idari yargı” isimli makale çalışmasına bakabilirsiniz. Sn. ABBAN'ın bu çalışmasında, konu ayrıntılı biçimde tahlil edilmiştir. Kendisine çalışmalarında başarılar dileriz.

Bu arada konuya ilişkin görüş ve düşünceleriniziadmin@askerihukuk.net adresine bildirmeniz halinde sitemizde yayınlanabilecektir. Saygılarımızla. (Admin)

 

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KALDIRILMALI MI? (2)

Değerli Ziyaretçiler, Anayasa taslağı çalışmaları sebebiyle "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, yargı birliğine gidilmelidir" yönünde çeşitli fikirler ortaya konulmaktadır.  Kamuoyunda yer alan konuya ilişkin tartışmaları ve düşünce belirten yazıları sizlerle paylaşmak amacıyla ilkini evvelce yayınladığımız, "ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KALDIRILMALI MI? 1" başlıklı yazımızın 2 incisine burada yer veriyoruz. Bu konuda ayrıntılı bilgi için, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından çıkarılan AYİM. Dergisinin 27 inci sayısında yer alan AYİM. 3.D. Rapörtörü Hv.Hak.Yb Hakan Abban’ın hazırladığı “AİHM içtihatları ışığında askeri idari yargı” isimli makale çalışmasına bakabilirsiniz.

Konuya ilişkin görüş ve düşüncelerinizi admin@askerihukuk.net adresine bildirmeniz halinde sitemizde yayınlanabilecektir. Saygılarımızla. (Admin)

 

VI - AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ HÜKÜMLERİ VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ'NİN AYİM. İLE İLGİLİ KARARLARI :

A – İdari yargı kararlarının denetimi:

AİHM’nin görev alanını, AİHS ve Ek Protokollerindeki hak ve özgürlüklerin korunması ve ihlali iddialarının incelenmesi meydan getirmektedir. Dolayısıyla AYİM. ile ilgili olarak AİH. Sözleşmesinin görev kapsamına girmeyen ihlaller ya da AİHS’nin yorumunda, AİHM.nin taraf devletin iç hukukunda belirlenen yorumla bağlı hissetmediği durumlar söz konusu olabilir. Bu sebeple, AYİM.in AİHS.ne aykırı olmaması, mevcut sistemin evrensel hukuk ilkelerine uygunluğunu göstermeyecektir. Bu kısa açıklamadan sonra, AİHS.nin idari yargı kararlarını hangi yönlerden kapsamına aldığını incelemek gerekir.  

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 7 No’lu protokolle değişik 6 ncı maddesinin 1 nci fıkrası, ceza hukuku dışında hukuk davaları ve idari davaları da kapsamaktadır.

AİHS.’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6 ncı maddesinin 1 nci fıkrası şöyledir:

“Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili nizalar, gerek ceza hukuku alanında kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir...”

7 No’lu Protokol ile geliştirilen AİHS.’nin 6. maddesinin 1. fıkrası kapsamına giren hukuk davaları arasında; haksız fiilden kaynaklanan tazminat talepleri, sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükler, aile hukuku alanındaki uyuşmazlıklar konu edilmektedir. Ayrıca, kişinin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından sonuç doğurucu bütün idari tasarrufların da bu kapsama girdiği kabul edilmektedir.

6. maddede sözü edilen “Medeni hak ve yükümlülükler” ve “ceza isnatları” Kavramları, AİHS’deki diğer kavramlar gibi, ulusal niteleme ve değerlendirmeden bağımsız “otonom” kavramlardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi medeni hak ve yükümlülüklerden, “Özel hukuktan” kaynaklanan hak ve yükümlülüklerin anlaşılması gerektiğini içtihat etmiştir. Mahkeme, bu kavramları yorumlarken maddi ölçütlere başvurmakta; yargılamanın konusunu oluşturan hak ya da iddiayı esas almaktadır. Kural olarak, kamu hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin idari davalar ile Anayasaya aykırılık iddiaları madde kapsamı dışında tutulmuştur. (Vatandaşlık hukuku, mülteci hukuku, oy verme hakkı vb.)[1]

B – AYİM.nin kuruluşu ile ilgili AİHM. Kararları:

AYİM.in kuruluş ve işleyişi hk: AYİM., en az yarbay rütbesinde birinci sınıf askeri hakim subaylarla, yarbay-albay rütbesinde kurmay subaylardan oluşmaktadır.(bkz. Any. md. 157, 1602 S.K. md. 7-8)

Bize göre, AYİM.in hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca önerilen adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi suretiyle belirlenmektedir. Genelkurmay Başkanlığınca seçilme usulü ile bunların görev süresinin alt sınırının belli bir süre ile (örneğin en az iki yıl vb.) sınırlandırılmaması, bu statüdeki üyelerin bağımsızlığını zedeler nitelikte görülmektedir. Keza, 1602 sayılı Kanunun 26/e maddesi, AYİM. Başkanının veya başsavcısının yahut dairelerin prensibe taalluk eden hususlarda daireler kurulunda görülmesini arzu ettikleri davaların daireler kurulunda görüşüleceğini öngörmektedir. Prensibe ilişkin dava kavramının belirsizliği, davacının açtığı davanın hangi dairede görüleceğini bilememesi, bilinse bile dava sonuçlanana kadar belirtilen yetkinin AYİM.in sayılan organlarınca her zaman kullanılabilme olasılığı nedeniyle bir belirsizlik ortamı mevcut olduğu aşikardır. bu yasal düzenlemenin AİHS.nin 6/1 maddesindeki “hakkaniyete uygun” yargılama ilkesiyle örtüşmediği gözlenmektedir.

AİHM, düzenli mahkemeler dışındaki bir çok organı AİHS’nin 6. maddesi anlamında mahkeme olarak kabul etmektedir. Yine AİHM’ne göre, hâkimlerin atanma şekli veya belirli bir süre için görev yapmaları, Mahkemenin bağımsızlığı konusunda mutlaka olumsuz bir etki yaratmaz. “Tarafsızlık” kavramı ise Mahkemece, objektif ve sübjektif sınırlandırmalara tâbi tutulmaktadır. Sübjektif tarafsızlık, yargıçların birey sıfatıyla kişisel tarafsızlığını anlatırken, objektif tarafsızlık ise kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenim, yani hak arayanlara güven verici bir görünüme sahip olma özelliği şeklinde değerlendirilmektedir.[2]

AİHM, Hüsnü Yavuz/Türkiye davasında, AYİM’in bağımsız bir mahkeme olup olmadığını incelemiş ve AYİM'e atanan askeri hakimlerin bağımsızlığının, Anayasa ve ilgili yasa hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma usulleri yönünden, askeri hakimlerin gerek idareye gerekse dava taraflarına karşı yargı bağımsızlığının katı kurallarına uyarak görevlerini icra etmelerini engelleyecek hiçbir durumun olmadığı sonucuna varmıştır. Bu sonuca, AYİM'de üye statüsündeki askeri hakimlerin atanmaları, yaş haddine kadar başka göreve tayin edilememeleri, hiçbir şekilde kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda olmamaları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlanması nedeniyle ulaşmıştır. AYİM'e üye olarak atanan sınıf subaylarda ise; Genelkurmay Başkanlığınca önerilen üç aday arasından seçilmesi sebebiyle bu üyelerin bağımsızlığının zedelendiğinin söylenemeyeceği, bu üyelerin nihai atama yetkisinin Cumhurbaşkanında olduğu, atandıktan sonra aynen askeri hakimler gibi anayasal güvence altında görev yaptıkları, görevleri süresince askeri veya idari yetkililerin kararı ile görevlerinden alınamadıkları, en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmalarının sağlanması ve disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları suretiyle idareye karşı bağımsızlıklarının güçlendirildiği, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye (sicil almamaları) tabi tutulmadıkları, bütün bunların bağımsızlıklarının sağlanması bakımından yeterli olduğunu düşünmektedir.[3] 

AİHM. bir başka kararında ise (Cihangül-Türkiye No: 44292/04; Başvuranın, öncelikle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin askeri hakimlerden oluşması ve tek birinci derece mahkemesi olarak görev yapması nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmayan bir mahkemenin kendisini, 6/1 maddeyi ihlal edecek şekilde adil olarak yargılamadığından şikayetçi olmuştur. Ayrıca, söz konusu maddeye dayanarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının makul olmadığını ve bu mahkemenin hangi dairesinin davayı inceleyeceğini önceden bilmenin mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Son olarak, AİHS'nin 13., 17. ve 18. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Sunulan deliller ışığında yetki alanına giren şikayet konularını göz önüne alan AİHM, söz konusu şikayetlerin AİHS ya da ek protokollerinde ortaya konan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini işaret etmediği sonucuna varmıştır.[4]

Sn. Hakan Abban'ın AYİM.Dergisinin 27 inci sayısında yer alan makalesinde AYİM kuruluşunun ihlal kararına neden olabileceği şu şekilde ifade edilmektedir: "..Ancak 1602 sayılı Kanunun 2’nci maddesi kapsamında AYİM’in organik olarak MSB Müsteşarlığına bağlı olması, Müsteşarın üyeler üzerinde sicil veya disiplin cezası ile ilgili yetkilerinin bulunmamasına rağmen, idari ve mali konularda yetkilerinin bulunması, Mahkemenin harcamalarının MSB Müsteşarı tarafından gerçekleştirilmesi, buna karşın görülen davaların önemli bir kısmında davalı tarafın MSB.lığı olması gözetildiğinde, bu görünüm ve organik bağın, objektif tarafsızlığı tartışmalı hale getirdiği ve bu durumun da ileride AİHS’nin ihlaline yol açabilecek bir içtihata sebebiyet verebileceği değerlendirilmektedir.”[5]

3 – AYİM.in İşleyişi ile ilgili AİHM. Kararları:

Bugüne kadar, AİHM.nin AYİM’in yargılama süreciyle ilgili olarak şu hususlara değindiği görülmektedir:

-       Gizli belgelerin davacı tarafa incelettirilmesi,

-       Başsavcılık düşüncesinin taraflara tebliği ,

-       AİYM. kararlarının denetimi (üst mahkemeye başvuru)

-       Adli yardım.

Bunlara aşağıda kısaca değinmiş bulunmaktayız.

Gizli belgelerin davacı tarafa incelettirilmesi hk: 1602 sayılı Kanunun 52 nci maddesinde 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi, gizli bilgi, belge ve dosyaların davacı ve vekillerine incelettirilmeyeceği öngörülmüştü. Bize göre bu düzenlemenin, “silahların eşitliği” ilkesine ters düştüğü açıktır. Nitekim, AİHM. bir çok kararında, bu durumda, AİHS.nin 6/1 inci maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.[6]

AİHM’nin gizli belgelerin incelettirilmesi ile ilgili bu ihlal kararları sonrasında, 1602 sayılı Kanunun 52’nci maddesinin son fıkrasında 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve maddeye yeni fıkralar eklenmiştir.

Yapılan bu yasal değişiklik ile; “adil yargılama ilkesi”ni karşılayacağı değerlendirilen bazı güvenceler getirilmiş, bu kapsamda; bütün belgelerin taraflara açık olduğu belirtildikten sonra, maddede istisnaları gösterilmiş, bu istisnaların yerinde olup olmadığı konusunda ise taraflara itiraz hakkı tanınmış ve son söz Mahkemeye bırakılmıştır.[7]

Ancak uygulamada halen İdare’nin personelin şahsi dosyasındaki bütün bilgi ve belgeleri ayrı bir yazı ekinde ve gizli gizlilik dereceli olarak AYİM.e göndermesi sebebiyle, buna erişim mümkün olamamaktadır. Bu keyfiyetin, özelikle disiplinsizlik ve ahlaki sebeple TSK.den çıkarılan personelin açmış olduğu iptal davalarında, ayırmaya esas alınan sicil notları, sicil amiri kanaati ile disiplin cezalarına esas alınan savunma ve ceza kararı vb. evraklara erişim mümkün olamamaktadır.

Yine uygulamada, davacı tarafın mahkeme kaleminden dosyayı celbi ile gizlilik kaydı olmayan evrakları inceleme imkanı yaratılmakta ise de, bunun dahi Kanun değişikliği ile arzulanan sonucu elde etmeye yaramadığı açıktır. Zira esas olan, bu evrakların bir suretinin cevap dilekçesi ekinde davacı tarafa ulaştırılmasıdır. Dosyaya her belge girişinde davacı taraf  her seferinde mahkeme kalemine gelmek gibi yükümlülük altına sokulmamalıdır.

Başsavcılık düşüncesinin taraflara tebliği hk: 1602 S.K.nun 47 nci maddesi gereği hazırlanan başsavcılık düşüncesi,  taraflara yazılı olarak bildirilmemektedir. Bu hüküm AİHM. kararlarında açıklandığı üzere, “silahların eşitliği” ilkesi ile bağdaşmamakta, AİHS.nin 6/1 maddesine uygun düşmemektedir.

Ancak iç mevzuatta AYİM Başsavcılık düşüncelerinin taraflara tebliğ edilmesine, tarafların düşünceye karşı beyanlarının alınmasına ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. AİHM, bu uygulama ile ilgili olarak taraflara makul bir süre tanınması gerektiğini değerlendirmekle, ihlal kararları vermiştir.

Bu konuyla ilgili olarak Nisan 2012 tarihinde uygulama değişikliğine gidilmiştir. AYİM Başkanlık Makamının direktifiyle, 02.05.2012 tarihinden itibaren AYİM’de açılacak davalarda hazırlanacak Başsavcılık Düşüncesinin, taraflara tebliğ edilmesi ve savunma imkanının sağlanması yönünde bir uygulama başlatılmıştır.[8]

AYİM. Kararlarının temyizi hk: Temyiz mahkemesi, temyiz incelemesi sonunda ilk derece mahkemesinin verdiği kararın bozulmasını gerektiren bir nedenin olması durumunda kararı bozar ve tekrar bir karar verilmek üzere ilk kararı veren mahkemeye dava dosyasını gönderir. Bozma nedenlerinin bulunmaması hallerinde ise, onama kararı verir. Temyiz incelemesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilir. Bu haliyle temyiz incelemesi, adil yargılamanın gerçekleşmesi, doğru ve isabetli kararlar verilebilmesi ve en önemlisi olarak da kişi haklarının korunması açısından bir güvencedir. İki dereceli yargı teşkilatı hak arama hürriyetinin yeterince gerçekleştirilmiş sayılması için de zorunlu görülmektedir. Esasen günümüzde, idari yargıda, istinaf mahkemelerinin kurulması ile üçlü yargı sistemine geçiş yönünde önerilerde mevcuttur.[9]

Yargı sisteminin iki dereceli olduğu ülkelerde, üst derece mahkemesi, genellikle temyiz mahkemesidir.  İki dereceli sistemde, dava ilk derecede görülüp hüküm verildikten sonra, temyiz yoluna başvuru suretiyle, hüküm ve hükmün dayandığı yargılama, hukuka uygunluk açısından üst derecedeki yüksek mahkemede bir defa daha incelenir. Bu derecede verilen kararlar kesin olup; artık bunlar aleyhine başka bir kanun yoluna gidilemez.  Anayasa yargısı, askeri idari yargı, uyuşmazlık yargısı ve hesap yargısı, alanlarında ise tek derecelilik esası geçerlidir. Bu alanlarda bir yüksek mahkeme, ilk ve son derece yargı yeri olarak görev yapar.[10]

Temyiz yolu ile inceleme, öncelikle ilk derece mahkemesi ile temyiz mahkemesi arasında alt mahkeme-üst mahkeme ilişkilerinin varlığını gerektirir. Eğer bir Danıştay dava dairesinin ilk derecede verdiği bir karar, başka bir kurulda temyiz yolu ile inceleniyorsa Danıştay’ın o dairesi alt mahkeme, temyiz incelemesi yapan kurul ise üst mahkeme durumundadır. Yukarıda sözü edilen yasal değişiklikler öncesi Danıştay daire ve kurulları arasında ast-üst yargı yeri ilişkisi olmayıp, daire ve kurulların verdikleri kararların herbiri, birbiri ile eşit hukuki değer ve güce sahip iken, değişiklik sonrası ilk derece dosyalarda Danıştay dairesi alt mahkeme, temyiz incelemesini yapan İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları ise üst mahkeme konumuna getirilmiştir. Başka bir anlatımla, Danıştay içerisinde iki dereceli yargılama sistemine geçilmiş, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak bakılan davaların temyizen incelenmesi aşamasında, ilgili kurulca verilen bozma kararlarına uyulması zorunluluk olarak öngörülmüş, kararı bozulan daireye ısrar hakkı dahi tanınmamıştır. Danıştay dava dairesine ısrar hakkı vermeyen yargılama usulü kuralı, ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararı bozulan dava dairesine bu karara uymasının yanında, temyiz yolu ile incelediği emsal uyuşmazlıklarda da Kurul içtihadına uygun davranması zorunluluğunu getirmektedir.[11]

1982 Anayasasının 157 nci maddesine göre AYİM ilk ve son derece mahkemesidir. Dolayısıyla AYİM. kararlarına karşı başka bir mahkemeye başvurulamaz.

Ülkemizde 1990 yılına kadar Danıştay'da bu konumda idi. Ancak, ''2575 sayılı Danıştay Kanunu'nda, 22.3.1990 günlü ve 3619 sayılı Kanun ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, 5.4.1990 günlü ve 3622 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile; Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktıkları davalarda verecekleri nihai kararlara karşı temyiz yolu açılmış ve temyiz incelemesini yapmakla görevli ve yetkili yargı yeri belirlenerek, temyiz incelemesinin usulü düzenlenmiştir. 

Bugünkü Fransız idari yargı sistemi ise, Fransız Danıştay’ı, idari istinaf mahkemeleri ve idari mahkemeler şeklinde üç dereceli olarak faaliyet göstermektedir.[12]

Yukarıda aktarıldığı üzere 1990 yılında yapılan yasal değişiklik ile Danıştay’da iki dereceli yargılama sistemine geçilmesine rağmen, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde buna benzer bir düzenlemeye gidilmemiş, dolayısıyla AYİM. Dairelerince verilen kararların, bir üst mahkemede denetlenmesi imkanı sağlanmamıştır. İki dereceli yargılama sisteminin bir gereği olarak, AYİM. dairelerinin verdiği kararların Danıştay'da olduğu gibi temyize tabi olması ile,  adil yargılamanın gerçekleşmesi, doğru ve isabetli kararlar verilebilmesi, kişi haklarının korunması daha güvenceli hale gelebilir. 

Bize göre tek dereceli bu durum, AİHS.nin 7. protokolüne uygun değildir. dolayısıyla “hakkaniyete uygun yargılanmak hakkı”nın (dolayısıyla adil yargılanma hakkı’nın) sağlanmadığı düşünülmektedir.

Ancak, AİH.Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde temyiz hakkından söz edilmemektedir. Sözleşmeye Ek 7 No.lu Protokolün 2 nci maddesi ise; bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan sorumlu bulunan her şahsın bu sorumluluk kararını yahut mahkumiyet hükmünü daha üst derecede bir mahkemeye inceletmek hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir. Bu düzenleme gereği, üst mahkemeye başvuru hakkını sağlayan dereceli yargılama sistemi ceza davalarında zorunludur. AİHM uyuşmazlığın niteliğinin değerlendirmesini kendisi yapmakta ve hangi uyuşmazlığın cezai nitelikte olduğuna karar vermektedir. Bu bağlamda ağır disiplin yaptırımlarında da ceza yargılamasındaki usulün uygulanması gerektiği yönünde kararı mevcuttur.

Burada AYİM ile ilgili önemli bir sorun, mahkemenin kendi iç işleyişindeki karar düzeltme istemine ilişkin incelemelerde yaşanmaktadır. Düzeltilmesi istenen karar, yine uyuşmazlığı karara bağlayan heyet tarafından incelenmektedir. Bariz maddi hatalar dışında karar değişmediğinden, inceleme işlevsellikten uzak kalmaktadır.[13] 1602 sayılı Kanuna göre, oda hapsi disiplin cezasına karşı yargı yolu kapalıdır. (AYİM.K. Md.21) Buna rağmen hükmün ihmal edilerek, doğrudan AİHS’nin 5’inci maddesi (4 ve 5’inci fıkraları) uygulanarak oda hapsi disiplin cezasının yargı yerince denetlenebilmesi mümkündür. Ancak bu çözüm yolunun uygulanması halinde dahi, AYİM’in mevcut oluşumu itibariyle tek dereceli bir yargı mercii olması, diğer bir deyişle kararlar kesin olup, bu karara karşı bir temyiz mekanizmasının bulunmaması sebebiyle, adil yargılanma standartları ve AİHM kararları kapsamında ihlal ortadan kalkmayacaktır. Bu noktada, oda hapsi cezasının disiplin cezaları kapsamından çıkarılması ya da 1602 sayılı Kanunun 21/3 maddesinde değişiklik yapılması uygun olacaktır. [14] 

Adli yardım hk: AİHM, adli makamların red gerekçelerini ayrıntılı açıklamalarına önem atfetmektedir. Ayrıca talebin yerindeliği noktasında mahkemelerin takdirine itiraz imkanı sunulmaması ihlal kararlarına etken olmaktadır. AİHM yine bir kararında, talep sahiplerinin bir duruşma çerçevesinde dinlenmemeleri ve itirazlarını sunma imkanının tanınmaması sebebiyle ihlalin bulunduğunu belirtmiştir. AİHM bir diğer kararında ise, istenen mahkeme harç miktarının, başvurana aşırı yük yüklediğine, muhtar tarafından başvuran adına düzenlenen fakirlik belgesinin, başvuranın maddi durumunu belirlemek için yeterli olduğuna, başvuranın bir avukat tarafından temsil edilmesinin, yargılama masraflarının tamamını karşılayacak imkanlara sahip olduğunun göstergesi olmayacağına, AYİM tarafından verilen kararın gerekçelendirilmemiş olduğuna, keza ilk derece mahkemesi tarafından yargılamanın ilk safhasında adli yardım talebinin reddedilmesinin, başvuran davasını bir mahkeme önünde görülme imkanından tamamen yoksun bıraktığına işaret edilmiştir.[15]   

 

....Devam Edecek.



[1] Serdar Özgüldür, “Adil yargılanma hakkı merceğinde ele alınması gereken bir kod kanun hazırlık çalışması örneği: Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kanun tasarısı taslağı”AYİM.Dergisi, sayı: 18

[2] Özgüldür, Serdar: A.g.m.

[3] Abban, Hakan; Hv.Hak.Yb., AYİM. 3.D. Rapörtörü,  “AİHM içtihatları ışığında askeri idari yargı”,  AYİM. Dergisi, sayı: 27

 [4] Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin şikayet hususunda, bkz. Yavuz ve Diğerleri/Türkiye (karar), No. 29870/96, 25 Mayıs 2000; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin kararlarına itiraz prosedürünün mevcut olmaması ve bu mahkemenin hangi dairesinin davayı inceleyeceğini bilmenin mümkün olmaması hususunda bkz. Yavuz Selim Karayiğit/Türkiye (karar), No. 45874/05, 23 Eylül 2008).

[5] Abban, Hakan: A.g.m.,

[6] Bkz: Cihangül-Türkiye, Güner Çorum/Türkiye, no. 59739/00, paragraflar 24-31, 31 Ekim 2006; Aksoy (Eroğlu)/Türkiye, no. 59741/00, paragraflar 24-31, 31 Ekim 2006; Meral/Türkiye, no. 33446/02, paragraflar 32-39, 27 Kasım 2007; Miran, paragraflar 13-18; Topal, paragraflar 16 ve 17

[7] Abban, Hakan: A.g.m.,

[8] Bkz: Abban, Hakan; A.g.m.,

[9] Bkz: Avcı, Mustafa: “İdari Yargıda İstinaf”, http://portal.ubap.org.tr /App_Themes/Dergi/2011-96-1139.pdf, (Son Erişim Tarihi: 16.1.2013)

[10] Bkz: Hanağası, Emel-Özekes, Muhammed: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2629 Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1597, s.9 

[11] Bkz: Danıştay İçt.Brl.Krl.K., 7.12.2007, Esas No : 2005/2, Karar No : 2007/1

[12] (Bkz: Şehnaz Gençay Karabulut, “Fransa’da İdari İstinaf Mahkemelerinin Kararlarına Karşı Temyiz Başvurusu ve İncelenmesi”,  http://www.danistay.gov.tr/2-FRANSADA_idari_istinaf.htm, Erişim Tarihi: 16.01.2013 s.1)

[13] Abban, Hakan; A.g.m.,

[14] Abban, Hakan; A.g.m.,

[15] Abban, Hakan; A.g.m.,

  
4398 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
Site Yöneticisi


Avukat Orhan ÇELEN


Korkut Reis Mah. İlkiz Sok.
Fatih Apt. No: 20/14

06430 Sıhhıye-ANKARA
TÜRKİYE           
TEL: 0 542 427 44 72
         0 312 229 97 57

Jandarma subayı iken ANKARA Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi ve 1983 yılında sınıf değiştirerek askeri hakimliğe geçti. Askeri savcı, askeri hakim, adli müşavir yrd., disiplin sb.lığı, şb. md.lüğü gibi çeşitli görevlerde bulundu. (E.) Hakim Alb. Orhan ÇELEN; Şubat 1999’da kendi isteğiyle KKK.lığından emekliye ayrıldı. Halen ANKARA Barona kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam102
Toplam Ziyaret1391584
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi