sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER
HABER BAŞLIKLARI

SUTTER İSVİÇRE’YE KARŞI

AVRUPA İNSAN HAKLARI RAPORLARI

22 ŞUBAT 1984

 

SUTTER İSVİÇRE’YE KARŞI

(Askeri Disiplinle ilgili Süreç)

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÖNÜNDE

 

 

(Başkan: Yargıç Ryssdal; Yargıçlar Cramona, Thor Vilhjalmsson, Ganshof van der Meersch, Bindschedler-Robert, Liesch, Gölcüklü, Matscher, Pinheiro Farinha, Pettiti, Macdonald, Russo, Bernhardt, Gersing.)

Seri A, No. 74

Başvuru No. 8209/78

22 Şubat 1984

İsviçre vatandaşı olan başvurucu, Tümen Mahkemesince, askerlik hizmeti sırasında emre itaatsizlik ve hizmetle ilgili talimatlara uymamak suçlarından dolayı 10 günlük hapis cezasına mahkum edilmiştir. Temyiz Mahkemesine hukuki yönden yaptığı temyiz başvurusu reddedilmiştir. Başvurucu, Komisyon önünde, her iki mahkeme önündeki yargılamanın tarafsız ve bağımsız olmadığı, özellikle Temyiz Mahkemesinin yargılamasının kamuya açık yapılmadığı ve hükmün kamuya açık olarak verilmediği ve kendisinin Temyiz Mahkemesi aşamasında grand juge( tümen mahkemesi başkanı) ve Askeri Başsavcının raporlarına ulaşması engellenmek suretiyle silahların eşitliği prensibinin ihlal edildiği şikayetlerinde bulunmuştur. Ayrıca 8. Maddenin ihlal edildiği şikayetinde de bulunmuştur. Komisyon davayı sözlü yargılamanın ve kamuya açık hüküm yokluğu açısından kabul edilebilir bulmuş, fakat bu noktalardan 6. Maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Diğer iddialar kabul edilemez bulunmuştur.

Temyiz Mahkemesi önünde açık yargılama yapılmamasının 6. Maddenin 1.fıkrasını ihlal etmediğine oybirliği ile, hükmün kamuya açık verilmemesinin bir ihlal teşkil etmediğine ise 4’e karşı 7 oyla karar verilmiştir.

Cezai Takibat: Adil Yargılanama, açık duruşma, hükmün açık tefhimi, bozma süreci, askeri disiplin (Madde 6(1)).

(a) Adli makamlar önündeki yargılama faaliyetlerinin kamuya açık karakteri davacıyı korur ve mahkemelere duyulan güvenin devamını sağlar. 6. Maddenin uygulanabilirliği bu davada tartışılmadığı halde, bu maddenin uygulanma biçimi her bir davanın özel koşullarına dayanır.[26-28]

(b)Temyiz Mahkemesi( Court of Cassation) önündeki, sadece hukuki neticelerin bir kez daha gözden geçirildiği, açık duruşmadaki sözlü savunma, Tümen Mahkemesi önündeki ilk yargılama sırasında sağlanmayan 6. Maddenin güvence altına aldığı temel prensipler için, daha fazla bir güvence sağlamaz. Temyiz Mahkemesi önündeki yargılamada yazılılık esasının hakim olması, sırf bu yüzden, 6. Maddenin 1. Fıkrasının ihlali sonucunu doğurmaz.[30]

(c)Hükmün alenen tefhimi gereği lafzıyla değerlendirilmemelidir. Aleniyetin şekli, her olayda, görülmekte olan davanın özel koşullarının ve 6. Maddenin amacı ve metni ışığında değerlendirilmelidir. Temyiz Mahkemesinin kararı, sadece, Tümen Mahkemesinin son kararını onamıştır ve başvurucu açısından önemli bir sonuç içermemektedir; davaya ilgi duyan herkes karara ulaşabilmeli ve bir kopyasını alabilmeli ve sonuçta karar yayınlanmalıdır. Söz konusu davada, 6. Madde çerçevesinde, hükmün yüksek sesle okunması gerekli değildir.

Dava, Mahkeme önüne, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve İsviçre Konfederasyonu Hükümeti tarafından getirilmiştir. Davayı görmek üzere görevlendirilen Mahkeme Dairesi, 48. Maddeye göre, davayı görmek üzere yargılama yetkisini mahkeme heyetinin tümüne devretmiştir.

J.Voyaume, Yönetici, Federal Adalet Bürosu (Ajan); G. Messmers, Federal Mahkeme Yargıcı, R.Barras, Askeri Başsavcı, O. Jacot-Guillarmod, Federal Adalet Bürosu, M.Rusca, Federal Adalet Bürosu, hükümet savunma heyeti. S. Trechsel, A. Weitzel, (Vekiller), L.Minelli, başvurucunun komisyon önündeki temsilcisi, Komisyondaki heyet.

Aşağıdaki davalardan kararda bahsedilmiştir:

1.   AXEN/ALMANYA(1983) Seri A, No. 72; 6 A.İ.H.R. 195

2.   DELCOURT/BELÇİKA(1983) Seri A, No. 11; 1 A.İ.H.R. 355

3.   PAKELLİ/ALMANYA(1983) Seri A, No. 64; 6 A.İ.H.R. 1

4.   PRETTO/İTALYA(1983) Seri A, No. 71, 6 A.İ.H.R 182

 

OLAYLAR

I. DAVANIN ÖZEL KOŞULLARI

10. Dava konusu olayların geliştiği sırada, 1949 doğumlu İsviçre vatandaşı olan Peter Sutter, Basel’de ikamet eden bir öğrencidir.

11. 1974 ve 1975’te olağan askeri görevlerin bir parçası olarak düzenlenen tazeleme eğitimleri ( Wiederholungskurse) sırasında hizmet talimatlarının saç tıraşı ile ilgili 203 bis Maddesine uymayı reddettiği gerekçesiyle 5 ve 7’şer günlük sürelerle tutuklanmıştır. 

12. Başvurucu, 1976 yılında düzenlenen tazeleme eğitiminin başlamasından kısa bir süre önce, birim komutanından, nizami saç tıraşıyla eğitimde hazır olmasını emreden taahütlü bir mektup aldı .O, buna rağmen, 28 Ağustos 1976’da, müsaade edilenden uzun bir saç tıraşıyla, birliğe katıldı ve subayların saçlarını kestirmesi yönündeki şifahi emirlerine uymayı reddetti.

13. 8 Kasım 1976’da, Askeri Savcı (Military Prosecutor- auditeur militaire) Sutter aleyhine, emre itaatsizlikte ısrar ve, ikinci derecede de, hizmet talimatlarına aykırı hareket etmek suçlamalarını içeren, bir iddianame hazırladı.

14. 16 Mayıs 1977’de, 5 Numaralı Tümen Mahkemesi, kapalı bir duruşma neticesinde verdiği, başvurucuyu her iki suçlamadan dolayı 10 gün hapis cezasıyla cezalandırdığı kararını alenen tefhim etti.

Sutter’in savunma avukatları, Tümen Mahkemesinden, Sözleşmenin 6. Maddesi 1. Fıkrasının içerdiği mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı unsurunun yokluğundan hareketle, mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi yönünde sonuçsuz kalan taleplerde bulundular; Sutter de ayrıca, boş yere, saç tıraşı ile ilgili talimatların gereksizliğinin tespiti için tamamlayıcı bir tahkikat yapılmasını talep etti.

Kararın bir sureti 23 Haziran 1977’de başvurucuya gönderildi.

15. Sutter, kararı, tebliğinden itibaren 24 saat içinde, hukuki yönden temyiz edilebileceği hususunda Grand Juge ( Tümen Mahkemesi Başkanı) tarafından, usulüne uygun olarak, bilgilendirilir bilgilendirilmez, temyiz ihbarını derh`l Registrar` (lemem`("+Jjp" 08!Jira~`a(8904!rixli`f%Deba|`o"Du`x-!Hkemelebi~`k%Bu|unuğv%pc%Jape#U||lù) Yasasının -1889 Yasası- 189(2) maddesi) verdi.

Başvurucu, 2 Temmuz 1977’de, hükmün tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süre içinde, temyiz başvurusunu dayandırdığı son beyanlarını içeren bir dilekçe ( Bkz 1889 yasasının 189(3) maddesi ) gönderdi.

Başvurucu, aleyhine temyiz başvurusunda bulunulan kararın Sözleşmenin 8. Maddesine aykırı talimatları uygulamak suretiyle kanunu ( Bkz. 1889 yasasının 188(1) maddesi, no 1) ihlal ettiğini; altı yargıçtan dördünün olağan yargıçların yerini alan yargıçlar olmaları ve grand juge ‘un Askeri Başsavcı ( auditeur en chief ) tarafından atanması dolayısıyla Tümen Mahkemesinin kanunun ( ibid. no 2) öngördüğü şekilde oluşturulmadığını; askeri mahkemelerin 6. Madde anlamında mahkemeler olmadığından, Tümen Mahkemesinin davayı esastan görmeyi reddetmekle hata yaptığını; tamamlayıcı tahkikat isteğinin reddinin, nihai noktalarda, 8. Maddenin ve özellikle ikinci paragrafının uygulanması yönünden, savunmayı kısıtladığını ileri sürmüştür.

Sutter, Askeri Temyiz Mahkemesinin dikkatini yargılamanın tamamen yazılı olarak yürütülmesinin 6. Maddenin içeriğine uygun olmayacağı gerçeğine çekti; bundan dolayı da, mahkemeden, en azından bir duruşma yapması ve hükmü bu duruşmada alenen tefhim etmesi talebinde bulundu.

16. Grand Juge temyiz başvurusunu, 10 gün içinde ‘düşüncelerini bildirmesi için’ ( Bkz. 1889 yasasının 189(3) maddesi), davalı sıfatıyla Askeri Savcıya iletti, fakat Askeri Savcı Görüş bildirmemeyi yeğledi.

Grand Juge daha sonra temyiz başvurusunu ve dava ile ilgili tüm evrakı, ‘ihtilaf konusu olaylarla ilgili raporunu’(ibid) eklemeksizin, Askeri Başsavcıya gönderdi.

Askeri Başsavcı da dokümanları Askeri Temyiz Mahkemesine gönderdi. Askeri Başsavcı da şayet uygun bulsaydı görüşlerini ekleyebilecekken-askeri savcı ve grand juge gibi- sadece temyiz başvurusunun reddedilmesini ileri sürmekle yetindi.

17. Askeri Temyiz Mahkemesi Başkanı meslektaşları arasından seçtiği bir hakimden gerekçeli teklifi içeren bir rapor hazırlamasını talep etti. Bu belge, davadaki evraklarla birlikte, diğer mahkeme üyeleri arasında dolaştı. 2 Ekim 1977’de Temyiz Mahkemesi mesele üzerinde istişarede bulundu ve temyiz başvurusunu reddetti. Mahkeme, böylece, davanın esası hakkında karar vermedi; bu ise, bu tarihte yürürlükteki kurallara (Bkz. 1889 yasasının 194. Maddesi ) göre, sadece hükmün bozulması ve bozmanın yegane mesnedinin yasanın yanlış uygulanmış olması şartıyla  mümkündü. Bu yetkiye Temyiz Mahkemesi daha fazla sahip olamayacaktı[1].

Mahkemenin kararının önemli kısımları Sutter’e derhal, yazılı olarak, tebliğ edildi.  Sutter, tam metni 24 Ocak 1978’de aldı. Gerekçe 20 sayfadan ibaretti ve temelde Sutter’in, 1889 yasasının Sözleşmenin 6. ve 8. Maddelerine aykırılığı ile ilgili iddialarını içermiyordu. Tümen Mahkemesinin yapısı ile ilgili olarak, kararda, olağan yargıçların yerini alan yargıçların olağan yargıçlarla aynı yasal statüye sahip oldukları ve Askeri Başsavcının,olağan başkanın daha önceki aşamada Askeri Savcı olarak olayla ilgilenmek zorunda kaldığından, grand juge’u ( Tümen Mahkemesi Başkanı)-ki doğal yargıç statüsüne sahiptir- davayı görmek üzere atamasınøn nanu`q hhl`e$muda`iği'belirtiliyor.

II.  İÇ HUKUK

18.Dava konusu olaylar geliştiği sırada, askeri ceza usulü 1889 yasasına[2] göre yürütülmekteydi .Bu yasa, yargılama faaliyetlerinin kamu karakteri gözönüne alındığında ilgili mahkemelerin derecesine göre farklılık arzetmektedir.

Askeri hukuk ile ilgili davaların ilk derecede görüldüğü Tümen Mahkemesi kararlarını kamuya açık duruşmalardan sonra vermeli ve hükmü açık duruşmada tefhim etmelidir.

Diğer yandan, Askeri Temyiz Mahkemesi önündeki yargılama süreci tamamen yazılılık esasına dayanmakta ve mahkeme hükümlerini alenen vermektedir. Sonraki safha ile ilgili olarak, kanunun 197. Maddesi sadece hükmün bir nüshasının Askeri Başsavcıya, sanığa ve grand juge’e bildirilmesini zorunlu  tutan bir kural koymaktadır.

19.1889 yasası 1 Ocak 1980’de yürürlüğe giren 23 Mart 1979 tarihli Federal Askeri Ceza Usul Yasası (‘1979 Yasası’) ile ilga edilmiştir.

Yürürlükteki sistem Tümen Mahkemesi önündeki yargılama süreci için korundu aynı kanunla kurulan Temyiz Mahkemelerini de içine alacak şekilde genişletildi.

1979 Yasası, Askeri Temyiz Mahkemesinde ‘sözlü duruşma yapılamayacağını öngörüyordu (Bkz. 189(1)). Yasa bununla beraber iki önemli değişiklik getirdi: gelecekte, Temyiz Mahkemesi kararını açık duruşmada vermek zorunda olacak (Bkz.48(3) ve 194(1)) ve hiç bir şart altında davanın esası hakkında kendi başına karar veremeyecekti.

20.Geçmişteki davalarda da olduğu gibi, Askeri Temyiz Mahkemesinin kararları geçici formlarda yıllık olarak bir araya toplanacaktır. Konuya ilgi duyan herhangi birisi Askeri Başsavcılıkta veya Askeri Mahkeme kalemlerinde işlemde olan dosyaların tüm metinlerini inceleyebilecekler veya bunlardan suret alabileceklerdir.

Şayet kararlar, yenilik içeren ve kanunun açıklanması için önem taşıyan özelliklere sahipse, bu kararlar derhal yayınlanacaktır.

21 Ekim 1977 tarihli Sutter kararı 1983’te Askeri Temyiz Mahkemesi karalarının 9. cildinde (1973 ile 1979 yıllarını kapsayan) 136 numarayla yer almıştır.

                     KOMİSYON ÖNÜNDEKİ YARGILAMA SÜRECİ

21.Sutter, 17 Nisan 1978’de Komisyona yaptığı başvurusunda, askeri mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olmadıklarından yakınmıştır. Sutter ayrıca, Askeri Temyiz Mahkemesi önündeki yargılamanın yazılı olduğunu ve aleni olmadığını ve üstelik kararlarını açık duruşmada tefhim etmediğini ama onları sadece taraflara tebliğ etmekle yetindiğini ekledi. Son olarak ta, Sutter, hem grand juge’un raporuna ne de Askeri Başsavcının beyanlarına ulaşmanın mümkün olmaması sebebiyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini iddia etti; böylece davada son söz hakkına iddia makamı sahip oldu, hatta Askeri Temyiz Mahkemesine sunulan iddialardan haberdar bile edilmedi. Sutter Tüm bu noktalardan hareketle de Sözleşmenin 6. Maddesinin 1. Fıkrasına dayandı.

Sutter ayrıca 8. Maddenin ihlalinin bir mağduru olduğunu da iddia etti: Şöyle ki, saç tıraşı ile ilgili talimatların, bir İsviçre vatandaşını, seçtiği saç modelini kullanmasını engellediğini ve bunun da özel yaşama saygı hakkına haksız bir engelleme teşkil ettiğini öne sürdü.

22. 1 Mart 1979’da, Komisyon sözlü yargılamanın yokluğu ve Askeri Temyiz Mahkemesinin kararının alenen tefhim edilmemesi noktalarından soruşturmasını tamamlamış, diğer iddiaları ise açıkça dayanaksız oldukları gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.

Komisyon 11 Temmuz 1979’da başvurunun geri kalanının kabul edilebilirliğini ilan etti. 10 Ekim 1981 tarihli raporunda ( Sözleşmenin 31. Maddesi ), 8’e karşı 10 oyla 6. Maddenin 1. Fıkrası ihlalinin bulunmadığı görüşünü belirtti.

Rapor iki ayrı görüşü içermektedir, bunlardan biri muhalif olandır.

         HÜKÜMETİN MAHKEMEYE YAPTIĞI SON BEYANLAR

23. Hükümet dilekçelerinde ve 21 Mart 1983 tarihindeki son celsede Mahkemeden “İsviçre’nin Sözleşmenin 6. Maddesinin 1.Fıkrasını ihlal etmediğine karar vermesini” istedi.

                                               KARAR

24. Başvurucu Askeri Temyiz Mahkemesinin temyiz başvurusunu önceden açık bir duruşma yapmaksızın reddetmesi ve 21 Ekim 1997 tarihli kararını alenen tefhim etmemesinden yakındı[3]. Sözleşmenin 6. Maddesinin 1.fıkrasının ihlalinin varolduğu iddiasında da bulundu. 6. Madde şöyledir:

“ Herkes ... hakkındaki bir suçlamanın karara bağlanmasında ... bir mahkeme tarafından ... adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahiptir. Karar aleni olarak açıklanır. Ancak duruşmayı izleyenler ve basın mensupları, çocuk ve gençlerin menfaatlerini veya tarafların özel yaşamlarını korumanın gerektirmesi halinde ve adaletin zarar göreceği özel hallerde mahkemenin kesinlikle gerekli olduğuna inandığı ölçüde demokratik bir toplumdaki genel ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik amacıyla duruşmanın tamamından veya bir bölümünden çıkarılabilir.”

Hükümet ise, karşı görüş olarak, aleniyet unsurunun yokluğunun Sözleşmeyi ihlal etmediği iddiasında bulundu. Komisyonun çoğunluğu da aynı görüşü paylaşıyordu bununla beraber azınlıkta kalan sekiz üye ise Sutter’le aynı fikirdeydi.

25. Mevcut davada tartışma konusu sadece bozma sürecidir. Sutter’in yakınmaları, Komisyonca kabul edilebilir bulundukları kadarıyla, önceki prosedürü kapsamamaktadır. 5 No’lu Tümen Mahkemesi kararını kamuya açık duruşmalar neticesinde alenen vermiştir[4].

 

                                  HAZIRLIK GÖZLEMLERİ

26. Sözleşmenin 6. Maddesinin 1. Fıkrasında sözü edilen yargılama organlarındaki yargılamanın aleni yapısı, davacıyı, adaletin kamunun incelemesi olmaksızın adaletin gizlice idaresine karşı korur; bu aynı zamanda adalete olan itimadın devamının bir güvencesidir. Adalet yönetiminin şeffaflığını sağlanmakla, aleniyet, Sözleşmenin anlam bütünlüğü içinde herhangi bir demokratik toplumun temel prensiplerinden birinin garantisi olan, kısaca adil yargılanma olarak özetlenebilecek, 6. Maddenin 1. Fıkrasının amacına ulaşmasına katkıda bulunur[5].

27. Avrupa Konseyi üyesi devletlerin hepsinin aleniyet prensibini onaylamalarına rağmen, yasama sistemleri ve adli tatbikatları hem duruşmaların yürütülmesi hem de hükmün tefhiminde, bu prensibin konusuna ve uygulama biçimine göre farklılıklar göstermektedir. Meselenin resmi görünümü 6. Maddeni 1. Fıkrasının gerektirdiği aleniyetin amacı ile karşılaştırıldığında ikinci derecede önem arzetmektedir. Adil yargılanma hakkının demokratik toplumda tuttuğu önemli yer Mahkemeyi, dava konusu usulü işlemleri kontrol etmeye zorlamaktır.[6]

28. 6. Maddenin mevcut olaylara tartışılmamıştır ve üstelik bu hususun Mahkemenin yerleşik içtihatlarından çıkarılması gerekir[7].

Bu metnin uygulama biçimi, aynı zamanda, davanın özel koşullarına bağlıdır( ibid. ). Mahkeme, Hükümet ve Komisyonla aynı görüşü paylaşmakla, bir karara varırken yerel yasal düzen içinde yürütülen yargılama sürecinin bütünlüğü içinde bir değerlendirme yapılması zorunluluğunu da gözönüne alır. Burada kararlaştırılması gereken husus söz konusu olayda , Temyiz Mahkemesi önündeki yargılama prosedüründe, Tümen Mahkemesi önündeki yargılamada olduğu gibi, 6. Maddenin 1. Fıkrasının sağladığı herbir güvencenin aynı anda varolma zorunluluğunun olup olmadığıdır.

                                   AÇIK DURUŞMANIN YOKLUĞU

29. Başvurucunun iddialarına göre açık duruşma Temyiz Mahkemesinde dahi gereklidir, çünkü, bu husus, diğer bütün faydalarının yanında , tarafların iddialarının karşılıklı olarak alınıp verilmesine imkan verir ve kamunun ileri sürülen lahiyalardan haberdar olmasını sağlar.

30. Sutter’in davası Tümen Mahkemesince açık duruşmalarda görülmesine rağmen, Askeri Temyiz Mahkemesi önündeki yargılama süreci, o günden bugüne kadarki ve günümüzün İsviçre Federal Yasalarınca öngörüldüğü gibi yazılı olarak yürütülüyordu. İkinci mahkeme sadece başvurucu tarafından doldurulan bir dilekçe aldı. Askeri Savcı ve Askeri Başsavcı da Grand juge (Tümen Mahkemesi Başkanı ) gibi hiçbir gerekçe göstermeksizin temyiz başvurusunu reddedilmesini talep etmekle yetindiler. Temyiz Mahkemesi ne suçluluk meselesi ne de Tümen Mahkemesinin hükmettiği ceza ile ilgili olarak davanın esası hakkında bir karar vermedi. Mahkeme Sutter’in başvurusunu sadece ilgili yasal şartların yorumlanmasından ibaret bir kararla reddetti. Bundan dolayı Askeri Temyiz Mahkemesi önündeki yargılamanın Tümen Mahkemesi önündeki yargılamadan daha az adil olduğunu söyleyebilecek herhangi bir belirti bulunmamaktadır ve ikinci yargılamanın  6. Maddenin güvence altına aldığı şartları yerine getirdiği hususu tartışma konusu değildir. Davanın Özel koşulları içinde, Temyiz Mahkemesi önündeki açık duruşma esnasındaki iddia ve savunmanın sözlü yapılması 6. Maddenin kapsadığı temel prensipler için daha fazla bir garanti sağlamayacaktır.

Mahkeme bu nedenle temyiz aşamasında açık duruşmanın yokluğunun 6. Maddeyi ihlal etmediğini tespit etmiştir.

                                      ALANEN TEFHİMİN YOKLUĞU

31. 1889 Yasasının 197. Maddesi gereğince 21 Ekim 1977’de Askeri Temyiz Mahkemesi’nce verilen hüküm taraflara tebliğ edilmiş fakat açık duruşmada tefhim edilmemiştir[8]. Başvurucu ve Komisyonun azınlıkta kalan üyelerine göre bu hususlar Sözleşmeyi ihlal etmiştir.

32. 6. Maddenin 1. Fıkrasının ikinci cümlesinde kullanılan terimlerden -hüküm alenen tefhim edilmelidir ( judgment shall be pronounced publicly- le jugement sera rendu publiquement)- hükmün yüksek sesle okunması gerektiği sonucuna varılabilir. Şu da bir gerçek ki, Fransızca metinde sıfat fiil “rendu” ( given- verilen) kullanılmaktadır, halbuki İngilizce metinde aynı kelimeye karşılık olarak kullanılan kelime ‘pronounced’( prononcé- tefhim edilen)’dır, fakat bu küçük fark tartışma konusu kanuni hükümlerin lisanından kaynaklanan  kanıları gidermeye yeterli değildir: Fransızca’da ‘rendu publiquement’- rendu public(made public) zıttı olarak- ‘prononcé publiquement’ eşidi olarak kabul edilebilir.

İlk bakışta, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesinin 1. Fıkrası, 1966 tarihli Yurttaşlık ve Politik Haklar Üzerine Uluslararası Sözleşmenin, hükmün alenen tefhimi hükmünü içeren, 14. Maddesinin 1. Fıkrasına göre, bu açıdan, daha fazla bütünlük içinde görünebilir.

33. Ayrıca, Avrupa Konseyi Üyesi Devletler’in birçoğu mahkemelerin tamamının veya bir kısmının, özellikle temyiz mahkemelerinin kararlarının aleniyetini sağlamak için, yüksek sesle okunmasının yanında, kayıtlara kamunun ulaşabilmesi teminatında da olduğu gibi, uzun bir geçmişi olan mirasa sahiptirler.

Sözleşmenin yaratıcıları, ilgili konunun gözönüne alınmasının, yürürlükteki dökümanlarında 1966 Sözleşmesinin travaux préparatoires'inde olduğu kadar kolay tanımlanabilir olmamasına rağmen bu gerçeği gözardı edemediler[9].

Bu sebeplerden ötürü Mahkeme harfi harfine çeviriyi kabul etmek konusunda kesin bir görüşe sahip değildir. Mahkeme, her davada davalı devletin iç hukuku çerçevesinde hükme verilen aleniyetin şeklinin, ihtilaf konusu yargılama sürecinin özel nitelikleri ışığında ve 6. Maddenin  1. Fıkrasının amacı referans alınarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmektedir[10].

34.Yukarıda 20. Paragrafta da belirtildiği gibi, ilgi duyan herhangi bir kimse Askeri Temyiz Mahkemesi kararlarına ulaşabilmeli veya bu kararların tam metinlerinin bir nüshasını alabilmelidir; ayrıca Sutter davasında olduğu gibi Mahkemenin önemli kararları resmi bir derleme halinde yayınlanmalıdır. Böylece Mahkemenin içtihatları bir dereceye kadar kamunun incelemesine açık olacaktır.

Askeri Temyiz Mahkemesince bu davada ilgilenilen önemli noktalar ve verilen karar gözönüne alındığında- ki bu karar Tümen Mahkemesinin  kararını son karar haline getirmiş ve Sutter için getirdiği neticeler gözönüne alındığında bir değişiklik meydana getirmemiştir- hükmün tefhimi ile ilgili olarak 6. Maddenin 1. Fıkrasının sadece lafzıyla yorumlanmasının çok sert olduğu ve 6. Maddenin amacına ulaşabilmesi için şart olmadığı görülmektedir.

Mahkeme tüm bunların sonucu olarak Hükümetle ve Sözleşmenin yargılama sürecinin son safhasında verilen kararın yüksek sesle okunmasını gerektirmediği sonucuna varan Komisyon üyelerinin çoğunluğu ile aynı görüşü paylaşmıştır.

Bu nedenlerden ötürü, Mahkeme

1.   Askeri Temyiz Mahkemesi önündeki yargılamada aleni duruşma yokluğunun Sözleşmenin 6. Maddesinin 1. Fıkrasını ihlal etmediğine oybirliği ile;

Mahkeme kararlarının alenen tefhiminin yokluğunun ise sözü geçen maddeyi ihlal etmediğine ise 4’e karşı 7 oyla karar vermişti



[1] Bkz. Aşağıda paragraf 19

[2] Bkz. Yukarıda paragraf 15

[3] Bkz. Yukarıda 17. Paragraf.

[4] Bkz. Yukarıda 14. Paragraf.

[5] Bkz Pretto/İtalya (1984) 6 A.İ.H.R. 182 paragraf 21; Axen / Almanya (1984) 6 A.İ.H.R. 195, paragraf 25

[6] İbid., 23 ve 26. Paragraflar ayrı ayrı

[7] İbid., 23 ve 27. Paragraflar ayrı ayrı, ve Delcourt/Belçika(1970) 1 A.İ.H.R. 355, 25-26. Paragraflar.

[8] Bkz. yukarda 17. paragraf

 

[9] Örneğin Bkz. 3 Aralık 1959 tarihli doküman A/4299,pp.,12,15 ve 19. paragraflar

[10] Bkz. Pretto/İtalya(1984) 6 A.İ.H.R. 182, 25-26. Paragraflar ve Axen/Almanya (1983) 6 A.İ.H.R. 195, 30-31 paragraflar.

 

Site Haritası
Site Yöneticisi


Avukat Orhan ÇELEN


Korkut Reis Mah. İlkiz Sok.
Fatih Apt. No: 20/14

06430 Sıhhıye-ANKARA
TÜRKİYE           
TEL: 0 542 427 44 72
         0 312 229 97 57

Jandarma subayı iken ANKARA Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi ve 1983 yılında sınıf değiştirerek askeri hakimliğe geçti. Askeri savcı, askeri hakim, adli müşavir yrd., disiplin sb.lığı, şb. md.lüğü gibi çeşitli görevlerde bulundu. (E.) Hakim Alb. Orhan ÇELEN; Şubat 1999’da kendi isteğiyle KKK.lığından emekliye ayrıldı. Halen ANKARA Barona kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam78
Toplam Ziyaret1376190
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi