sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER
Açılış sayfan yap - ekle
Askeri konularda çıkan yayınlar II


Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Şerhi (2 Cilt)

Orhan ÇelenNihan Dokumacıoğlu
Adalet Yayınevi Mayıs 2022
888

TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği - Askeri Ceza Kanunu - TSK Disiplin Kanunu - TSK Personel Kanunu ve İlgili Mevzuat
Orhan Çelen Adalet Yayınevi
Şubat 2023
888


Askeri Ceza Kanunu Şerhi (2 Cilt)
Orhan Çelen Adalet Yayınevi Ocak 2023
---


Dünya Askeri Tarihi Mesut Uyar, Yeditepe Yayınevi, 2023, 
Kağıt Kapak – 28 Ağustos 2023



Başarıya dair özlü sözler
WWW.ASKERİHUKUK.NET

Büyük aşkların ve büyük başarıların büyük riskler içerdiğini unutma. Kim iyi yaşamış, bol bol gülmüş ve çok sevmişse, başarıyı yakalamış demektir. Bessıe Anderson Stanley 

Ders alınmış başarısızlık başarı demektir. Malcom S. Forbes

Mağlubiyete uğrayınca ümitsizliğe kapılma, her başarısızlıkta bir zafer arzusu yatar. Germaın Martın 

Başarısızlıklar, kuvvetlilere daha da kuvvet verir. Saınt Exupery

Her şeyin mühim noktası, başlangıçtır. Eflatun 

Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur. Cıcero

Ya başlamamalı, ya da bitirmeli. Ovıdıus

Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. Hz. Ali

Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir. G. Gracıan

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şartdır. Balzac

Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkutan kurtarır. Konfüçyus 

ASKERİ SİVİL MEMURA ATAMA TALEBİNDE MUVAFAKAT VERİLMEMESİ
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM 

KARAR

Başvuru Numarası: 2012/606 

Karar Tarihi: 20/2/2014

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR




Başkan : Alparslan ALTAN
Üyeler : Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör : Recep ÜNAL
Başvurucu : İhsan ASUTAY


I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, sivil memur olarak görev yaptığı askeri idarenin, eğitim mazeretine dayalı, kurumlar arası atama talebine muvafakat vermemesi ve buna ilişkin davasının reddedilmesi nedeniyle eğitim hakkı ve eşitlik ilkesinin; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM) bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı iddiasıyla ve dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararname uyarınca idare lehine maktu vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 9/11/2012 tarihinde Balıkesir İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/6/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 2004 yılında “makine teknisyeni torna-frezeci” olarak Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığında göreve başlamıştır.

6. Başvurucu, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan sınav sonucunda 2006 yılında Sakarya Üniversitesi Adapazarı Meslek Yüksek Okulu (MYO) Mekatronik bölümünde ön lisans eğitimine (uzaktan eğitim) başlamış ve 2008 yılında bu bölümden mezun olmuştur.

7. Başvurucu, tekrar sınava girerek Fırat Üniversitesi (Elazığ) Teknik Bilimler, MYO Makine bölümünde öğrenim hakkı kazanmış ve 8/9/2009 tarihinde kesin kaydını yaptırmıştır.

8. Başvurucu, üniversite öğrenimine devam edebilmek için 25/11/2009 tarihinde, MYO’nun bulunduğu Elazığ ilinde atamasının yapılabileceği Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı birim bulunmaması nedeniyle kurumlar arası atamasının yapılabilmesi için ilgili idareden “muvafakat” talebinde bulunmuştur. Hava Kuvvetleri Komutanlığının 28/12/2009 tarih ve 1290.148989-09 sayılı yazısında, başvurucunun 26/2/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atamalarına İlişkin Yönetmelik’te (Atama Yönetmeliği) sayılan özür grupları kapsamına girmediği gerekçesiyle atama isteğinin 2010 yılı sivil memur alım ve atama planlaması çerçevesinde değerlendirileceği bildirilmiştir.

9. Başvurucu bu yazıya istinaden 2010 yılı atamaları kapsamında 30/4/2010 tarihinde kurumlar arası atamaya muvafakat talebini yinelemiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığının 2/6/2010 tarih ve 1210-85322-10 sayılı yazısı ile başvurucunun atama isteğinin uygun görülmediği bildirilmiştir. Yazının ilgili kısımları şöyledir:

“…

2. EK-B listede isimleri yazılı sivil memurların ise; garnizon ve birliklerde kadro bulunmaması, yerlerine verilecek personel temininde yaşanan sıkıntılar, anılan unvanda birliğin memur ihtiyacının olması gerektiği gibi nedenlerle atanma/sınıf değişikliği istekleri uygun görülmemiş olup, zaman içerisinde gelişen durumlara (yerlerine memur temin edilmesi, yeni kadroların açılması veya kapanması, naklen tayin isteyen memurların çıkması, becayiş vb.) bağlı olarak değerlendirme işlemine devam edilecektir.

…”

10. Atama taleplerinden sonuç alamayan başvurucu, kayıt olduğu MYO Yönetim Kuruluna başvuruda bulunarak 2009-2010 öğretim yılında geçici izinli sayılma talebinde bulunmuş ve bu talebi 11/9/2009 tarihli kararla kabul edilmiştir.

11. Başvurucunun tekrarladığı bir başka atama talebi, 9. Ana Jet Üs Komutanlığının 7/10/2010 tarih ve 1270-21538-10/ sayılı yazısı ile Hava Kuvvetleri Komutanlığına iletilmiş olup, Kuvvet Komutanlığının 21/10/2010 tarih ve Per:1230-121760-10 sayılı yazısı ile reddedilmiştir. Yazının ilgili kısımları şöyledir:

“… Sivil Memur (Mak.Tekns.) İhsan ASUTAY (…)’ın … dilekçesindeki atanma isteği incelenmiştir.

2. Birliğin makine teknisyeni branşında personel ihtiyacı bulunduğu ve ayrıca anılan memurun atanma isteğinin … yönetmelikte belirtilen özür gruplarına girmediği değerlendirilmektedir. Zira Balıkesir’de makine teknisyenliği ile ilgili yüksek okul bulunmasına rağmen kendisi Elazığ’ı tercih etmiştir.

3. 2010 yılı memur alım müsaadesi kısıtlı olduğundan makine teknisyeni branşında alıma çıkılamamış, müsaadesi alınan kadrolar ihtiyaç duyulan unvanlar için kullanılmıştır. Bu nedenle anılan memurun atanma isteği uygun görülmemiş olup, 2011 yılı sivil memur alım ve atama planlaması (ilave memur alım müsaadesi verilmesi, becayiş vb) çerçevesinde tekrar edilecektir.

…”

12. 9. Ana Jet Üs Komutanlığının başvurucunun durumunu ilgilendiren 28/3/2011 tarih ve Per:1210-6252-11/İd.Ks. sayılı, “Atama Talep ve Teklifleri” konulu yazısı, ilgili idari birimlere dağıtılmıştır. Yazının ilgili kısımları şöyledir:

“ … (a) Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik

(b) Hv.K.K.lığının 23 Mart 2011 tarihli, PER. : 1230 -34343- 11/Per.D. Svl.Me.Ş. sayılı “Atama Talep ve Teklifleri” konulu emri

1. Sivil memurlar Türk Silahlı Kuvvetlerinde devamlılık arzeden görevler için alınmakta ve atamaya tabi tutulmadan emekliliğe kadar aynı görevde kalmaları arzu edilmektedir. Ancak ilgi (a) yönetmelik hükümlerine uygun veya uygun olmayan çok sayıda memurun atama isteği bulunmakta olduğu ilgi (b) emirle bildirilmiş olup, memur alımlarındaki sıkıntı nedeniyle yerlerine memur alımı yapılamadığından bu istekler çözülememektedir.

2. Hv.K.K.lığınca söz konusu atama isteklerinde az sayıda da olsa birbirlerinin yerine atama yapılarak sorun çözülebilmektedir.

3. Ayrıca memurlar atanma olasılıklarını artırmak istiyorlarsa, Hava Kuvvetlerinin bulunduğu garnizonlara atama isteğinde bulunmalıdırlar, aksi takdirde memur alım sıkıntısının her geçen gün artarak devam edeceği anlaşıldığından sivil kuruluşlara veya diğer kuvvetlerin bulunduğu garnizonlara atama isteklerine zorunluluk bulunmadıkça olumsuz bakılmaktadır.

…”

13. Başvurucu, 29/3/2011 tarihli dilekçe ile MYO’daki öğrenimine devam edebilmek için kurumlar arası atamaya muvafakat talebini yinelemiş ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının Elazığ garnizonundaki boş bir kadroya atamasının yapılmasını talep etmişse de başvurucunun bu talebi de ilgili idare tarafından 4/7/2011 tarihli işlemle reddedilmiştir.

14. Başvurucu, idari işlem aleyhine 18/7/2011 tarihinde AYİM önünde iptal davası açmış ve yürütmenin durdurulması talebinde bulunmuştur.

15. AYİM Nöbetçi Dairesinin 10/8/2011 tarih ve E.2011/162, K.2011/12 sayılı kararı ile dilekçenin reddine karar verilmesi üzerine başvurucu, 26/8/2011 tarihinde dilekçesini yenilemiştir.

16. Başvurucunun yürütmenin durdurulmasına yönelik talebi, AYİM İkinci Dairesinin 16/11/2011 tarih ve E.2011/1168 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

17. AYİM İkinci Dairesinin 4/4/2012 tarih ve E.2011/1168, K.2012/395 sayılı kararı ile başvurucunun iptal davasının reddine ve 26/9/2011 tarih ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (659 sayılı KHK) 6. ve 14. maddeleri gereğince ilgili tarifeye göre hesaplanan 1.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine oybirliği ile karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

“… esas konuya dönüldüğünde; Anayasanın 125’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan ‘idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.’ tarzındaki hükmün, idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı şeklinde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen ‘Hukuk Devleti’ ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Takdir yetkisinin sınırlarının yargı yerlerince çizilebileceği ve bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceği konusunda öğretide ve içtihatlarda ittifak bulunmaktadır.

Belirtilen mevzuat hükümleri ile idareye atamalar konusunda takdir yetkisinin verildiği, bir başka ifade ile davacı gibi eğitim kurumuna öğrencilik kaydını yaptıran devlet memurlarının eğitim kurumunun bulunduğu yere atamalarının yapılacağına ilişkin davalı idarenin bağlı yetkisinin değil takdir yetkisinin bulunduğu, ancak bu takdir yetkisinin sınırlarının da yargı yerlerince çizileceği açıktır.

İdare, işlem ve eylemlerini yaparken ‘kişi yararı’ ve ‘kamu yararı’nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırları içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek için kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun? Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu, hukuka uygunluk denetimi açısında önem arz etmektedir.

Bu açıklamalar ışığında yapılan inceleme sonunda; Davacının Elazığ Fırat Üniversitesinde kayıt hakkı kazandığı eğitim ile sahip olduğu eğitim seviyesinin aynı olduğu dikkate alındığında bu eğitim durumunun davacı yönünden yönetmeliğe uygun bir atama özrü teşkil etmediği ve dolayısıyla davacının Elazığ garnizonuna atanma talebinin reddi şeklinde tesis edilen işlemde sebep ve amaç unsuru bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı kanaat ve sonucuna ulaşılmıştır.

…”

18. Başvurucu bu karara karşı karar düzeltme talebinde bulunmuş olup AYİM İkinci Dairesinin 3/10/2012 tarih ve E.2012/860, K.2012/850 sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine oybirliği ile karar verilmiş ve bu şekilde başvuru yolları tüketilmiştir. Bu karar başvurucuya 15/10/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

19. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

“Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.(Ek Cümle: 7/5/2010-5982/12 md.) Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

20. 14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Yer değiştirme suretiyle atanma” kenar başlıklı 72. maddesi şöyledir:

“Kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin gereklerine, özelliklerine, Türkiyenin ekonomik, sosyal, kültürel ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren iller gruplandırılarak tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir sistem içinde yapılır.”

21. 657 sayılı Kanun’un “Memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi” kenar başlıklı 76. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.”

22. Atama Yönetmeliği’nin “Temel ilkeler” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

“(1) Yer değiştirme suretiyle atamalarda esas alınacak temel ilkeler şunlardır;

a) Bu Yönetmelik kapsamındaki Devlet memurları için hizmet alanlarındaki görevin sürekliliği esastır.

b) Yer değiştirme sureti ile atamalarda, atanmak istenilen hizmet bölgesi ve alanındaki kadro imkânları ile ayrılmak istenen yerdeki hizmet ihtiyacı öncelikle dikkate alınır.

c) Kurumun hizmet ihtiyacı nedeniyle hizmet bölgelerindeki zorunlu çalışma sürelerine bakılmaksızın belirli bir süre görev yapmak üzere sürekli görevle atama yapılabilir.

ç) Hizmet ihtiyacı nedeniyle yapılacak atamalarda, görevin özelliğine göre hizmet bölgeleri ve alanları arasında memurların adil ve dengeli dağılımının sağlanması esastır.

d) Atama isteklerinin değerlendirilmesinde birlik komutanı veya kurum amirlerinin görüşleri de dikkate alınır.

e) Atanacak memurun asaletinin onaylanmış olması gerekir.”

23. Atama Yönetmeliği’nin “Atamalarda göz önünde bulundurulacak hususlar” kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

“(1) Atamalarda aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur:

a) Atamalarda aile bütünlüğünün muhafaza edilmesi bakımından, eş ve sağlık durumları, ilgili kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak dikkate alınır.

b) Aynı kurumda çalışıp da atanma talebinde bulunan eşlerden ast durumunda olanın görev yeri üst durumda olana bağlı olarak değiştirilir.

c) Farklı kurumlarda çalışıp da atanma talebinde bulunan eşlerden unvan, kadro ve görev bakımından daha aşağıda bulunanın görev yeri üst durumda olana bağlı olarak değiştirilir.

ç) Önceki görev yerinden disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle atamaya tabi tutulan memurların, eski görev yerlerine yeniden atanma istek ve teklifleri dikkate alınmaz.

d) Özürlü memurların atanmak istedikleri yerde boş kadro bulunması halinde kadroları ile birlikte atamaları yapılabilir.

e) Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, Devlet memuru olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin; yer değiştirme suretiyle atanma talepleri, bu durumlarının ilgili yerlerce belgelendirilmiş olması kaydıyla, kadro imkânları da dikkate alınmak suretiyle bu Yönetmelikteki kısıtlayıcı hükümlere bakılmaksızın öncelikle gerçekleştirilir.”

24. Atama Yönetmeliği’nin “İsteğe bağlı yer değiştirmeler” kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:

“(1) Aşağıda belirtilen öncelik sırası esas alınarak, hizmet bölgelerindeki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan memurun isteği üzerine yer değiştirme suretiyle atama;

a) Sağlık Durumu: …

b) Eş Durumu: …



(3) Eğitim Durumu: Memurun eğitim durumuna dayanarak yer değiştirme isteğinde bulunabilmesi için; durumunu belgelendirmesi şartıyla mevcut tahsil seviyesinin üzerinde en az ön lisans düzeyinde eğitim görmek üzere sınavı kazanmış olması gerekir. Bu durumda eğitim-öğretim yapılacak yüksek öğretim kurumlarının bulunduğu bölgeye sınıf ve unvanına uygun kadro bulunması halinde ataması yapılabilir. Ancak bölgelerdeki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan, bu istek dikkate alınmaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 20/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 9/11/2012 tarih ve 2012/606 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, teknisyen statüsünde sivil memur olarak mesleğe başladığını, hali hazırda görev yaptığı Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığında mezun olduğu mekatronik bölümü ile uyumlu tekniker unvanına yükselme imkânının bulunmadığını, görev yerindeki MYO’nun makine bölümüne liseden 1991 ve sonraki yıllarda mezun olanların kabul edildiğini, kendisinin 1990 mezunu olması nedeniyle kendi görev yerindeki yüksek okula başvuramadığını, devam etmek istediği Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler MYO’nun makine bölümünün, daha önce mezun olduğu mekatronik bölümü ile aynı seviyede olsa da müfredat ve mesleki alan itibarıyla farklı olduğunu, mesleğiyle ilgili daha fazla teorik bilgi ve beceri sağladığını, bu bölümden mezun olduktan sonra kamuda tekniker kadrolarına geçiş imkânı olduğunu, belirtilen öğrenim mazeretini atama talebinin değerlendirilmesinde dikkate almayan işlem ve AYİM kararıyla eğitim ve maddi-manevi varlığını geliştirme haklarının ihlal edildiğini, ayrıca kendisi ile benzer durumda olan başka kişilere atama konusunda muvafakat verildiğini, bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Başvurucu ikinci olarak, dava sonucunda AYİM tarafından idare lehine ve kendisi aleyhine 1.200,00 TL maktu vekâlet ücretine hükmedildiğini, dava açtıktan sonra yürürlüğe giren bu düzenlemenin öngörülebilir olmadığını, kanunların geriye yürümezliği ve kazanılmış hakların korunması ilkelerine aykırı olduğunu ve bu şekilde Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Başvurucu üçüncü olarak, kadrolarının düzenlenişi, üyelerinin seçim usulleri, subay üyelerinin görevlerinin süreli olması, Mahkeme Başkanlığının idari yönden Milli Savunma Bakanlığına (MSB) bağlı olması, mahkeme üyelerinin denetimlerinin MSB müfettişleri tarafından yapılması dikkate alındığında, AYİM’in bağımsız ve tarafsız olmadığını ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Eğitim Hakkı Yönünden

29. Başvurucu, öğrenim mazeretinin, kurumlar arası atamaya muvafakat talebinin değerlendirilmesinde dikkate alınmayarak eğitim ve maddi-manevi varlığını geliştirme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Anayasa’nın, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının düzenlendiği 17. maddesinin somut başvuru açısından, eğitim hakkını düzenleyen 42. maddesi ile paralel mahiyette olduğu ve 42. maddenin daha etkili güvenceler içerdiği dikkate alınarak, başvurunun bu kısmı, Anayasa’nın 42. maddesi çerçevesinde değerlendirilecek olup, Anayasa’nın 17. maddesi bakımından ayrıca incelemeye gerek görülmemiştir.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları gereğince, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

32. Anayasa’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin birinci fırkası şöyledir:

“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenir.”

33. Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi şöyledir:

“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.”

34. Görüldüğü üzere, Anayasa ve 1 No.lu Protokol’de düzenlenen eğitim hakkının, “belirli bir zamanda var olan eğitim kurumlarına erişim hakkı”nı güvence altına aldığı ve herhangi bir ayrıma gidilmeksizin, kamu ve özel eğitim kurumları ile ilk, orta ve yüksek öğrenim seviyelerini kapsadığı anlaşılmaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen/Danimarka, B. No: 5926/72, 7/12/1976, § 50; Leyla Şahin/Türkiye, B. No: 44774/98, 10/11/2005, §§ 134-136). Bu nedenle, başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.

35. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Bu çerçevede temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilecektir (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 20).

36. Anayasa’da yer alan eğitim ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif ödevini yüklemekle birlikte, bütün bireylere her alanda eğitim ve öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev yüklememektedir. Bu doğrultuda devletin, yükseköğrenim görmek isteyen herkese, bunu sağlama şeklinde pozitif bir ödevi de bulunmamaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 29).

37. Bu noktada kamu görevlilerinin eğitim mazeretine dayalı olarak başka yere veya kuruma atanma taleplerinin karşılanmasının, devletin eğitim hakkı kapsamındaki bir pozitif yükümlülüğü olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tartışılması gerekir.

38. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı bir takım ayrıcalıklar ve avantajların yanında, bir takım külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı bir takım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle, bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup, kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır.

39. Bazı kamu görevlilerinin, hizmetin niteliği gereği belirli aralıklarla başka yerlere atanmaları; bazılarının ise başka yer veya kurumlara atanmamaları zorunlu olabilir. Bu konuda idareye, belirli bir takdir alanı tanınması makul karşılanmalıdır. Kişilerin bir takım mazeretler çerçevesinde başka yere atanma konusunda talep hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini değerlendirip karara bağlayacak olan idarenin, kendi mevzuatı çerçevesinde, ifa edilen kamu hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli kullanılması, teşkilat yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate alması kaçınılmazdır. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur.

40. Eğitim hakkının korunması gerekçesiyle idareden, atamaya ilişkin bütün işlemlerde personelin eğitim mazeretlerini kayıtsız şartsız karşılamasının beklenmesi, idarenin üstlendiği kamu hizmetinin yürütülmesini imkânsız hale getirecektir. Ayrıca düzenleniş şekli itibarıyla (§ 36) eğitim hakkının kapsamının, kamu görevlisinin devam etmek istediği bir eğitim programının, atanma veya atanmama taleplerinde mazeret olarak dikkate alınması ve atanma talebinin eğitim mazereti doğrultusunda yerine getirilmesi gibi pozitif yükümlülükler içerecek kadar geniş olduğu sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Bu nedenle idarenin naklen atanma taleplerinin reddine dair kararları sonucunda başvurucunun eğitimine devam edememesi, eğitim hakkını dolaylı olarak etkilemekte olup, doğrudan bir müdahale olarak değerlendirilemez.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun eğitim hakkına yönelik bir ihlal olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Eşitlik İlkesi Yönünden

42. Başvurucu, kendisi ile benzer durumda olan başka kişiler hakkında idare tarafından atama veya atamaya muvafakat işlemleri tesis edilmesine rağmen, kendisine muvafakat verilmediğini, bu şekilde eğitim hakkı konusunda ayrımcılık yapıldığını iddia ederek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Bireysel başvuru kapsamındaki hakların tespitinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve ortak koruma alanının esas alınması gerekmektedir (§ 31).

44. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.



Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

45. Sözleşme’nin “Ayırımcılık yasağı” kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:

“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

46. Başvurucunun, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddialarının, bahsi geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında, soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle, ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için, ihlal iddiasının, kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz kaldığı sorularına cevap verebilmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

47. Başvurucu, eşitlik ilkesine dayanan başvurusunu eğitim hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürmüştür. Bir başka ifadeyle eğitim hakkının korunması konusunda ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etmektedir. Bu bağlamda başvurucunun iddiasının, Sözleşme’nin 14. maddesi de dikkate alınarak Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde incelenmesi gereklidir.

48. Bireysel başvuru incelemesinde eşitlik ilkesinin bağımsız bir koruma işlevinin olmaması, bu yasağın genişletici bir yoruma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir. Anayasal bir hakkın ihlal edildiği iddiası tek başına incelendiğinde o hakkın ihlal edilmediği kanaatine varılabilirse de bu durum, o hakka ilişkin ayrımcı bir uygulamanın incelenmesine engel değildir. Bu çerçevede, ilgili temel hak ve özgürlük ihlal edilmemiş olsa da o hakla ilgili bir konuda sergilenen ayrımcı tutumun, eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılabilir.

49. Salt “eşitlik” kavramı, herhangi bir nesnel ve makul dayanağı olmaksızın aynı durumdaki bireylere farklı muamelede bulunulmamasına ilişkin gerekliliği ifade etmektedir. Bu kavramın somutlaştığı Anayasa’nın 10. maddesi “dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle”; Sözleşme’nin 14. maddesi ise “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma” dayalı olan farklı muamele şekillerini yasaklamaktadır.

50. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı başvurular da bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilecektir (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 20). Buna paralel olarak, başvuruya konu olay veya olguların ve ihlal iddiasına konu anayasal haklar arasındaki bağlantılarının açıklanması ve kanıtlanması yükümlülüğü kural olarak başvurucuya aittir (B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38).

51. Ayrımcılık iddiasının değerlendirilebilmesi için iddia sahibi başvurucunun farklı muamelenin temelindeki olguyu ispatlaması gerekmekte ise de bu kural, mutlak değildir. Özellikle başvurucunun ayrımcılığa temel teşkil eden olgulara ilişkin bilgi veya belgelere erişememesi halinde, ispat külfeti başvuruya yüklenemez. Ancak bu hallerde dahi başvurucunun, ayrımcılığın temelindeki olgulara ilişkin açıklamada bulunması veya en azından olgulara ilişkin bilgilerinin niçin kısıtlı olduğunu makul bir şekilde gerekçelendirmesi gerekir.

52. Başvurucu, atamaya ilişkin başvurusu reddedilirken, kendisi ile “aynı durumda” ve “aynı hukuksal statüye sahip” olarak nitelediği bazı meslektaşlarının atama isteklerinin kabul edildiğini ve bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Başvurucu tarafından kullanılan bu ifadeler ile başvuru formu ve eklerinde yer alan bilgiler, ayrımcılığın değerlendirilmesi konusunda yeterli çıkarımlar yapılmasına müsait değildir. Zira başvurucu ile diğer meslektaşlarının durumlarının ne derece aynı olduğu net olarak anlaşılamadığı gibi, kendi atanma talebi ile aynı olan bir atama eşleşmesi başvurucu tarafından emsal olarak gösterilememiştir. Bu nedenle, ayrımcılık iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun, iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

53. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

54. Başvurucu, AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı iddiasıyla ve idare lehine maktu vekâlet ücreti ödemesine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

55. Bireysel başvuru kapsamındaki hakların tespitinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve ortak koruma alanının esas alınması gerekmektedir (§ 31).

56. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

57. Anılan Anayasa kuralında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

58. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”

59. Askeri birimlerde görev yapan ve fakat asker kişilerden olmayan sivil memurlar ile askeri idare arasındaki idari nitelikte uyuşmazlıkların, Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükler” kavramına dahil olduğu ve bu tür uyuşmazlıkların Anayasa ve Sözleşme’de düzenlenen adil yargılanma hakkının koruma alanı kapsamında yer aldığı konusunda tereddüt yoktur (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 30; B. No: 2013/2600, 23/1/2013, § 32). Başvurucunun ihlal iddialarına konu olan uyuşmazlığın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.

60. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Bu çerçevede temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilecektir (§ 35).

a. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız Olmadığı İddiası

61. Başvurucu, AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığını ve bu nedenle hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür (§ 28). AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı iddiaları, daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesince, bu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29; B. No: 2012/1061, 21/11/2013, § 26; 2013/2954, 19/12/2013, § 49). Somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Başvurucu Aleyhine Maktu Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi

62. Başvurucu, idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür (§ 27). Aynı kapsamdaki bireysel başvurular Anayasa Mahkemesince incelenmiş ve başvuruya konu maktu vekalet ücretinin mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturduğu, bu müdahalenin meşru olduğu tespit edilerek, her somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde müdahalenin orantılılığı değerlendirilmiş, orantılı görülen müdahaleleri konu alan başvuruların, açıkça dayanaktan yoksun olduklarına karar verilmiştir (B. No: 2012/1061, 21/11/2013, §§ 28-33; B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-39). Kamu görevlisi olan başvurucunun süreklilik arz eden aylık geliri ve öngörülen vekâlet ücretinin başvurucuya dava açmasını imkânsız kılacak veya aşırı derecede zorlaştıracak ağır bir ekonomik yük getirdiğine dair somut herhangi bir bulgu tespit edilememiş olması itibarıyla, somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından, başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan nedenlerle;

A. Başvurunun,

1. Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmın “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilen AYİM’in bağımsız bir mahkeme olmadığı iddiasına ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OY BİRLİĞİYLE,

4. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilen maktu vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI’nın karşı oyu ve OY ÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına OY BİRLİĞİYLE,



20/2/2014 tarihinde karar verildi.



Başkan
Alparslan ALTAN
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Engin YILDIRIM


Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL

Kaynak: http://www.kararara.com/forum/viewtopic.php?f=91&t=18389&p=35013&hilit=asker#p35013
  
2334 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
Site Yöneticisi
                
Avukat Orhan ÇELEN
 
TEL:
 
0 542 427 44 72
     
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi81
Bugün Toplam680
Toplam Ziyaret1479483
Takvim
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Hava Durumu
Maşallah
Sitemize destek verin
Üyelik Girişi
Resimli özlü sözler

HABER BAŞLIKLARI
Yeni eklenenler

Çeşitli videolar eklendi 27.10.2024
----
Askeri konularda çıkan yayınlar bölümü eklendi 27.10.2024
----
Sitemize destek olun bölümü eklendi.
----
Fotoğraf,  Sembol ve amblemler bölümüne Washington DC deki hava ve uzay müzesi ile bazı facebook sayfalarında sergilenen, eskiden kullanılmış olan bazı uçak, roket ve uzay aracı resimleri yüklendi. 10.11.2024
***
Başarıya dair özlü sözler bölümü eklendi

  askerihukuk.net