sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER
HABER BAŞLIKLARI
Milli Savunma Bakanı Sn İsmet YILMAZ'ın Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili TBMM Genel Kurul Konuşması

Değerli Ziyaretçiler, TBMM Genel Kurulunda 138 inci birleşimde görülümeye başlanan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili sizlere daha ayrıntılı bilgi vermeyi amaçlıyoruz. Bu sebeple, 12 Temmuz 2013 Cuma günü sayın Milli Savunma Bakanı İsmet YILMAZ'ın Tasarı ile ilgili Hükümet adına konuşmasını aşağıya almış bulunmaktayız.  

"MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısı ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu'nda değişiklik yapılarak sözleşmeli erbaşların çalışma süresi yedi yıla çıkarılmakta, sözleşmeli er ve erbaşların iç güvenlik bölgesi dışında da çalıştırılabilmelerine imkân tanınmakta, sözleşmeyi yenileyebileceklerine dair irade beyanında bulunamayacak durumda olanların sözleşme süreleri resen uzatılmakta, terörle mücadele sırasında alıkonulan ve kaybolanların özlük hakları 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu doğrultusunda devam etmekte, yedi yıl çalışmaları ve sair şartları da taşımaları kaydıyla kamuda istihdam edilebilmelerine imkân tanınmaktadır.

Yine, gerek yedek subaylardan gerekse er ve erbaşlardan askerlik yükümlülüklerini yerine getirirken ölenler veya sakatlananlara mevcut mevzuata göre bir aylık bağlanmamış veya bir tazminat verilmemiş ise hak sahiplerine bir defaya mahsus olmak üzere tazminat ödemesi hükmü getirilmektedir.

Yine, Askerlik Kanunu'nda değişiklik yapılarak erlere otuz günden fazla izin veya acemi eğitimi sırasında fevkalade hâllerde özür izni verme yetkisi alay komutanlığına verilmektedir. Erlerden firar edenlerin dosyası eskiden askerlik şubelerine gönderildi, şimdi askerî mahkemelere gönderiliyor. Firar olanlardan haklarında yakalama kararı çıkarılanlar, kolluk kuvvetlerince aranacağı hükmü getirilmektedir. Askerlik görevi yapanlardan mesleki liyakatleri olana da kendi mesleki liyakatleri doğrultusunda komutanlarınca yine hizmet, görev verilmesi imkânı sağlanmaktadır.

Yine, askerî lise ve yüksekokulların ilgili kanunlarında değişiklik yapılarak bu okullarda öğretmen olarak görevlendirilecek personelin kapsamı da genişletilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine huzurlarınıza getirilen bu kanunda, İl İdaresi Kanunu'nun 11/d maddesinde değişiklik yapılarak… Bildiğiniz gibi, İl İdaresi Kanunu'nun 11'nci maddesinde eğer tek ili kapsayan bir terör olayı varsa, valiliğin talebi üzerine silahlı kuvvetlerin kullanılabilmesi mümkün. Eğer birden fazla ili içine alan bir terör hareketi varsa, işte o zaman, eskiden, İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanı arasında yapılacak protokole göre belirlenen esas ve usullere göre silahlı kuvvetler talep edilebiliyordu, şimdi,Bakanlar Kurulunca çıkartılacak esas ve usuller doğrultusunda silahlı kuvvetlerin kullanılabileceği hükmü getirilmektedir. Sadece bir hususu söylemedik. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 11'inci madde: "Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından mümkün olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım isterler." Dolayısıyla, mevcut mevzuatta, valilerin ihtiyaç olduğunda Silahlı Kuvvetler birliklerinden yardım isteme keyfiyeti var mı? Var. Bu kanun değiştiriliyor mu? Değiştirilmiyor, mevcut uygulama devam ediyor.

Yine, olayların niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından görevde kalış süresi belirleniyor. "Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon ve kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler

çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 1'inci maddesinde "Yurdun iç güvenliğinin ve asayişinin sağlanmasında ve kamu düzeninin sağlanmasında İçişleri Bakanlığı görevlidir." der. "Yurdun iç güvenliğini ve asayişini sağlamak -yine- İçişleri Bakanlığının görevidir." der.

Bu kanunlar var mı? Var. Geçerli mi? Geçerli.

Emniyet Teşkilatı Kanunu var. Ne zaman çıkmış? 1937'de, Mustafa Kemal Atatürk sağken. Ne diyor: "Memleketin umumi emniyet ve asayiş işlerinden Dâhilîye Vekili mesuldür." Kim mesul? İçişleri Bakanımız mesul ve lüzumu hâlinde, aynı kanunun devamında, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla ordu kuvvetlerinden istifade eder. Dolayısıyla, mevcut çıkan yazıyla ordu kuvvetlerinin artık içteki olaylarda kullanılamayacağı yönündeki açıklamaların bu kanunlar karşısında bir iler tutar tarafı yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, İç Hizmet Kanunu'nun 2, 35 ve 43'üncü maddelerinde değişiklik yapılarak, askerlik mesleğinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev tanımı değiştirilmekte ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının siyasi faaliyetlerde bulanamayacağı hüküm altına alınmaktadır.

Yine, Er ve Erbaş Harçlıkları Kanunu'nda değişiklik yapılarak, er ve erbaşların askerliğe sevk edilince aylığa hak kazanacakları hükmü getirilmekte.

Yine, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda değişiklik yapılarak, "Terörle mücadele sırasında alıkonulan veya kaybolanların maaşlarının tam olarak ödeneceği, bunlardan kuruma dönenler hakkında teşkil edeceği kurul tarafından inceleme yapılacağı, inceleme sonucuna göre kusursuz bulunanların terfilerinin gerçekleştirileceği, kusurlu bulunanların yargıya havale edileceği, sonuçta yargının vereceği karar doğrultusunda sair işlemlerin yapılacağı." düzenlenmektedir.

Yine, eklenen geçici maddeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na astsubaylıktan subaylığa geçip hâlen görevde olan binbaşı ve yarbayların yaş hadleri de düzenlenmektedir. Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nda yapılan değişiklik ile de terörle mücadele kapsamında Bakanlar Kurulu kararıyla askerî veya özel güvenlik bölgesi ilan edilebileceği, acil hâllerde de valilerin on beş güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan edilebileceği hükmü getirilmektedir. PKK terör örgütü ülke dışına çekildi, silah bıraktı, PKK terör örgütü yok bir başka terör örgütü var, o terör örgütü de yok, gönül arzu eder ki bu madde kullanılmasın, bütün mevzuatlar içinde kullanılmayan maddelerle, kanunlarla doludur. Dolayısıyla da terör örgütleri olduğu sürece (a) veya (b), (b) veya (c) dolayısıyla bu kanunun olması doğrudur, gerekçesi de operasyon yapılan bölgelere masum sivil vatandaşların girmesini engellemek, zarar görmesini önlemektir.

Yine Madalya ve Nişanlar Kanunu'nda değişiklik yapılarak madalya ve nişan sahibinin vefatı hâlinde madalya ve nişanın aksi vasiyet edilmemişse en büyük evlada verileceğine dair düzenleme yapılmaktadır. Daha önceki düzenlemede "Erkek büyük evlada." diye bir ibare vardı, şimdi artık kadın erkek kaldırıldı; en büyük evlat, ekber kim olursa o hak eder aksi miras sahibi tarafından, mirasçı tarafından belirtilmemişse.

Yine, Uzman Erbaş Kanunu'nda değişiklik yapılarak sözleşmeli erbaştan uzman erbaşlığa geçiş yaşı 29'a yükseltilmekte, uzman erbaşlardan terörle mücadele sırasında alıkonulan veya kaybolanların hizmet sözleşmelerinin resen uzatılabilmesine imkân tanınmakta.

Yine, bu personelin özlük haklarında, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nu, 926 sayılı Personel Kanunu hükümlerinin uygulanacağı da düzenlenmektedir.

Yine, sözleşmeli subay ve astsubayların da sözleşmeyi uzatma beyanını irade edemeyecek durumda olması hâlinde de sözleşmelerinin kendi komutanları tarafından resen uzatılacağı da belirtilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine Harcırah Kanunu'nda değişiklik yapılarak -daha ufak birkaç kanunda daha var- bulunduğu yerden başka bir yere intikal eden birliklerdeki Mehmetçiklerin konaklama ihtiyacı karşılanamayanlara kısmi gündelik ödenmesi imkânı da getirilmektedir.

Tabii, yine bu kanun söylenirken silahlı kuvvetlerimiz gerçekten Türkiye'nin değeridir ve Türk milletinin de en çok güven duyduğu kurumların başında gelmektedir. Dolayısıyla da darbeyi -her zaman söylüyoruz- Türk Silahlı Kuvvetleri yapmaz, kurumsal olarak yapmaz. Darbeyi yapan… Bakın, Mısır'da da olmuştur. Önde kim vardır? Mikrofona bir asker konuşuyor. Arkasında kim var? Yargı. Arkasında kim var? Üniversite. Arkasında kim var? Siyasi partiler. Önde her zaman, Türkiye'de de öyle olmuştur… Darbe bir çete tarafından yapılır, bu çetenin içinde silahlı kuvvetlerden de olan vardır. Ancak bu mikrofonun önüne gerek Mısır'da gerek Türkiye'de gerek her yerde silahlı kuvvetler mensuplarını koyuyorlar. Yoksa, silahlı kuvvetler kurumsal olarak darbe

yapmaz çünkü millet en büyük güveni silahlı kuvvetlere vermiştir, silahlı kuvvetler milletin güvenine ihanet etmez.

Ülkemizde bir darbe geleneği var. Darbelerin gerçek mağduru da milletin kendisidir. Niye? Millet kendi iradesiyle yönetme gücünü, hakkını verdiği kimsenin… Görüyor ki bir süre sonra bir başkası yönetime getirilmiş. Millet o zaman, hiçbir zaman tanımadı.

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Bakan, 28 Şubattaki sivil darbecilerden niye hesap sormadınız?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - 60'da, 70'de, 80'de darbeleri ve 28 Şubat 1997 postmodern darbeyi, demokrasiye balans ayarını göz önüne alırsak, her on yılda bir toplumun kendilerine yönetme yetkisi vermediği kimselerin iş birliği ve görev paylaşımı yaptıkları gruplarla beraber halk iradesine müdahale ederek yönetme hakkını gasbettiklerini görürüz. Bu müdahale sonrası sözcülük görevi de darbe yapılanması içinde görev alan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına verilmektedir. Böylelikle, toplum içinde kurum olarak itibarlı bir yere sahip olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu itibarını kendilerine perde ettiklerini düşünürler. Halkta darbenin TSK tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapıldığı algısı oluşturulmaya çalışılır. Gerçekte hiçbir dönemde halk buna inanmamıştır. Bu, 1960 darbesinde de böyle olmuştur, takip eden darbelerde de günümüzdeki darbe girişimlerinde de böyle olmuştur. Değişen bir şey yok. Düşünce aynı, gerekçeler aynı, eylem aynı, bir tek failler farklı.

Bir darbe bir cunta tarafından yapılır çünkü ancak bir çete "Hukuk düzenini, anayasayı tanımam." diyebilir, "Onu tarihin çöplüğüne attım." diyebilir. Bir anayasayı çöplüğe atma hakkı yine halkın kendisine aittir, ondan daha iyi bir anayasa yapmak kaydıyla. Bu hak bir başka gruba veya yapılanmaya verilmemiştir.

Çete, içerisine toplumun birçok kesiminden temsilci alır. Toplumun büyük bir kesimini temsil edeceği varsayılan kişilerle iş birliği yapılarak darbe yapılır. Bunun içinde iş adamı var, gazeteci var, öğretim üyesi var, siyasetçi var, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çalışan da var. Tek başına bir grup darbe yapmakla suçlanamaz. Ancak, darbeler sonrası sözcülük görevi Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yer alan kişilere verildiğinden hedef tahtasına her zaman -şimdi olduğu gibi- Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, daha da ileri gidilerekten Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendisi konulur. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Darbelerin gerçek mağduru milletin kendisidir. Milletimiz bu nedenle her darbeden sonra iktidarın kime verildiğine veya verilmek istendiğine, darbecilerin darbelerden sonra hangi partilere girdiğine, milletvekili seçildiğine bakarak darbeyi ve darbecileri çok iyi tahlil etmiş ve cunta ile iş birliği yapan siyasetçilere bu ülkeyi yönetme hakkını ilk 1960'tan bu yana da vermemiştir, hiçbir zaman da iktidara da getirmemiştir.

Darbe girişiminde bulunanlar her zaman bulunduğu grubun çoğunluğunu da temsil etmezler. Bunlar her grup içinde azınlıklardır. Bunların içinde iş adamları da var; üniversite içinde de, gazeteciler içinde de, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları içinde de azınlıktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin içinden çıkmış ve milletin iradesinin aleyhine olacak hukuk dışı hiçbir yapılanmanın içinde yer almaz.

Bir önceki hatip tarafından 1960 darbesinden bahsedildi. 1960 darbesini yapanlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst komutanı olan Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'u tutuklamışlar. "Bu darbeyi Türk Silahlı Kuvvetleri yaptı." denebilir mi?

Yine, bu darbeyi yapanlar, Cumhurbaşkanını tutukladılar, siyasi faaliyetleri askıya aldılar, Başbakanı tutukladılar, Genelkurmay Başkanını tutukladılar, İstiklal Savaşı gazilerinden Ali Fuat Paşa'yı tutukladılar, Kore gazisi Tahsin Yazıcı'yı tutukladılar, emekli olduktan sonra milletvekili seçilen eski Genelkurmay Başkanı Mehmet Nuri Yamut'u da tutukladılar. Ancak, Menderes'in idamından üç hafta sonra yapılan 15 Ekim 1961 seçimlerinde Demokrat Partinin oy tabanının mirasçıları olduğunu ifade edenler, Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi oyların yüzde 62'sini alarak 277 milletvekili çıkarmışlar; buna karşılık, darbenin yanında görülen veya "Şartlar tamam olursa darbe meşru olur." diyen zihniyete 177 milletvekili vermiştir ki bir önceki milletvekili sayısından da daha az milletvekili almıştır. Dolayısıyla da darbeler hiçbir sorunu çözmemiş, aksine gittikçe sorunları çoğaltmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısına Meclisimizin destek vereceğine inancım tamdır. Çünkü çıkan yasanın muhakkak ki daha iyisi -iyinin sınırı yoktur- aranılabilir, daha güzeli bulunabilir ancak yapılanın dünden daha iyi olduğunu söylüyorum hem demokratikleşme açısından… Biraz önce sayın hatip de söyledi, "Toplumun bu noktaya gelmesi… Özgürlüklerde geldik. Siz kendi üstünüze alınmayın." dedi. İktidarın da katkısı vardır, toplumun demokrasi bilincinin gelişmesi de vardır. Biz toplumla beraber ilerliyoruz. İnşallah, Türkiye'nin 21'inci yüzyılı hiç şüpheniz olmasın ki bugünden daha aydınlık, daha güzel olacaktır. Zira, inancımız odur ki Türkiye'nin bugünü de dünden daha güzel, daha aydınlık, daha özgürdür.

Ben, bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yasa tasarısının vereceğiniz desteklerle daha iyi duruma geleceğini ümit ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

  
2737 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
Site Yöneticisi


Avukat Orhan ÇELEN


Korkut Reis Mah. İlkiz Sok.
Fatih Apt. No: 20/14

06430 Sıhhıye-ANKARA
TÜRKİYE           
TEL: 0 542 427 44 72
         0 312 229 97 57

Jandarma subayı iken ANKARA Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi ve 1983 yılında sınıf değiştirerek askeri hakimliğe geçti. Askeri savcı, askeri hakim, adli müşavir yrd., disiplin sb.lığı, şb. md.lüğü gibi çeşitli görevlerde bulundu. (E.) Hakim Alb. Orhan ÇELEN; Şubat 1999’da kendi isteğiyle KKK.lığından emekliye ayrıldı. Halen ANKARA Barona kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi142
Bugün Toplam410
Toplam Ziyaret1411650
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi